Ana içeriğe atla

Çevrimiçi kültürün yeni savaş alanı: İnsanlar algoritmalara karşı!

İnsan eliyle kürasyonun önemi...
Çevrimiçi kültürün yeni savaş alanı: İnsanlar algoritmalara karşı!

Algoritma kazandı. En güçlü sosyal, video ve alışveriş platformlarının tümü, kullanıcıları otomatik önerilerle şımartma felsefesinde birleşti. Spotify'ın kişiselleştirilmiş çalma listeleri, TikTok'un her şeyi bilen Sizin İçin sayfası veya Amazon'un ürün önerileri aracılığıyla internet, çevrimiçi etkinliğinizi mikro düzeyde yönetme konusunda kararlı. Ancak şu da var ki bu yaklaşımın potansiyel dezavantajlarına dair farkındalık hiç bu kadar yüksek olmamıştı.

ABD Kongresi yakın zamanda sosyal medya algoritmalarının çocukların huzurunu tehdit edip etmediğini araştırırken yeni çalışmalar, algoritmaların karşımıza çıkan içerikleri düzenlemesine izin vermemizin geniş kültürel sonuçlarına yeniden dikkat çekmekte.

Drake Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak görev yapan, Iowa Üniversitesi Algoritma ve Kültür Araştırma Grubu Üyesi Ryan Stoldt, “Bunun, kültürel zevklerimizin çoğunu endişe verici bir şekilde maddeleştirdiğini (şeyleştirdiğini) düşünüyorum” ifadelerini kullanıyor.

İnsan eliyle oluşturulan kürasyona özlem...

Big Tech'in gizemli öneri sistemleri etrafında oluşan rahatsızlık hissine karşın adeta “dijital sığınaklar” ortaya çıkmaya başladı. Girişimci Tyler Bainbridge, otomatik önerilerin yerine daha az endişe verici alternatifler geliştirmeye çalışan yeni bir hareketin parçası. Adı PI.FYI olarak belirlenen bu girişim, Bainbridge'in tarifiyle “insan eliyle oluşturulan kürasyonu geri getirmeyi ümit eden” bir sosyal platform.

Bainbridge'in hazırladığı popüler mail bülteni Perfectly Imperfect'ten ve basit bir fikirden doğan ve Ocak ayında hayata geçen PI.FYI'ın doğduğu fikir, “İnsanlar makinelerden değil, makineler insanlardan tavsiye almalı” şeklinde... Kullanıcılar bu platform üzerinden birbirlerine tavsiyelerde bulunuyor. Bu tavsiyeler ürünlerden gayet insani deneyimlere kadar değişebiliyor.

Platformdaki gönderiler kronolojik sırayla görüntüleniyor ancak kullanıcılar yalnızca arkadaşlarından gelen içerik akışını veya gönderilen her şeyin bir özetini görmek arasında da seçim yapabiliyor. PI.FYI'nin ana sayfası, site yöneticileri ve bazı dikkatle seçilmiş kullanıcılar tarafından seçilen gönderiler ve profillerden oluşan "elle seçilmiş bir algoritmadan" öneriler sunmakta.

Bainbridge, “İnsanlar kaydırdıkları her yerde özel reklamların bombardımanına uğramadıkları günleri özlüyorlar” diyor. PI.FYI'nin geliri ayda 6 dolardan başlayan aboneliklerden geliyor. Tasarımı internetin eski bir versiyonunu çağrıştırsa da Bainbridge aşırı nostaljik bir görünüm yaratmaktan kaçınmak istediğini de söylüyor. Kullanıcı tabanının önemli bir kısmının Z kuşağından olduğunu iddia eden Bainbridge, "Bu platform, MySpace'i yaratan Y kuşağı için oluşturulmuş bir uygulama değil” şeklinde konuşuyor.

Şu anda kapalı bir beta testinde olan sosyal uygulama Spread ise algoritmasız bir vaha sağlamaya yönelik başka bir girişim. Spread'in kurucu ortağı ve CEO'su Stuart Rogers, “Hayatımda telefonundaki bir uygulamayla zararlı bir ilişkisi olmayan tek bir kişi bile tanımıyorum” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor:

Vizyonumuz, insanların diyetlerini, bir algoritmanın en ilgi çekici, dolayısıyla da genellikle sinir bozucu olarak kabul ettiği şekilde değil, gerçek insan önerilerine dayanarak yeniden düzenleyebilecekleri yönünde.

Spread'de kullanıcılar orijinal metin ya da medya oluşturamıyor veya yükleyemiyor. Bunun yerine, platformdaki tüm gönderiler makaleler, şarkılar ve videolar dahil olmak üzere diğer platformlardaki içeriklere giden bağlantılardan ibaret. Kullanıcılar, diğer kullanıcıları takip ederek veya belirli bir medya türünden daha fazlasını görmeyi seçerek kronolojik akışlarını ayarlayabiliyor.

Spread adeta sosyal medyada açacağınız bembeyaz bir sayfa gibi... Ekran görüntüsü: Mashable Türkiye

Markalar ve botlar Spread'ten men edilmiş durumda ve PI.FYI gibi onlar da reklamları desteklememekte. Rogers'ın başarı için birincil ölçütü, sitede geçirilen süreyi en üst düzeye çıkarmak yerine, birinin başka bir kullanıcının tavsiyesine tıklayıp daha sonra bir bültene veya aboneliğe kaydolmak gibi bir eylemde bulunması gibi "anlamlı" insan katılımının göstergeleri. Bunun, içeriği Spread üzerinde paylaşılan şirketlerin, kendilerini platformun kullanıcılarıyla uyumlu hale getireceğini umuyor. Rogers, “Sanırım orijinal sosyal medyanın neyi başarmak istediğine dair bir nostalji mevcut” ifadelerini kullanmakta.

Peki bu tarz bir sosyal medya platformuna katılmakla iş bitiyor mu? UC Berkeley İnsanla Uyumlu Yapay Zeka Merkezi'nde çalışmalarını sürdüren bilim insanı Jonathan Stray'in bu konuda şüpheleri var. “Kronolojik olmanın mutlaka daha iyi olmadığını gösteren bir dizi araştırma mevcut” diyor ve daha basit yayınların, yakın zaman yanılgısın�� (recency bias) artırabileceğini ve spam'i mümkün kılabileceğini ekliyor.



Recency bias: Daha yakın zamanda gerçekleşen olaylara bakarak önceden olanları görmezden gelmek, daha yakın zaman önce söylenen sözü daha haklı görmek, “daha az eskiyi” daha kıymetli görmeye yatkınlık gibi tarif edilebilecek yanılsama türü. Örneğin bir dizinin son sezonunu en iyi sezon olarak değerlendirmek, yakalanılan sağanak yağmuru “böylesini hiç görmemiştim” diye tarif etmek gibi...



Stray, toplumsal zararın karmaşık algoritmik düzenlemenin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu düşünmüyor. Ancak teknoloji endüstrisinin katılımı en üst düzeye çıkarmaya çalışma uygulamasının mutlaka sosyal açıdan arzu edilen sonuçları doğurmadığı görüşüne de katılmakta.

Hatta Stray'e göre sosyal medya algoritmaları sorununun çözümü aslında daha fazla algoritmadan geçiyor olabilir:

Temel sorun şu ki, herkesin tüketemeyeceği kadar çok bilgiye sahipsiniz, dolayısıyla bunu bir şekilde azaltmanız gerekiyor.

Yani bu elemeyi yine algoritma yapabilir ancak “daha iyi” olmak şartıyla... Ocak ayında Stray, kullanıcıların refahı ve bir yayının ne kadar bilgilendirici olduğuna ilişkin ölçümlere dayalı olarak sosyal açıdan arzu edilen sonuçları önceliklendiren algoritmalarının geliştirilmesini amaçlayan, Prosocial Ranking Challenge adında 60 bin dolar ödüllü bir yarışma başlattı. Kazanan beş algoritma Haziran'dan Ekim'e kadar bir tarayıcı uzantısı kullanılarak Facebook, X ve Reddit'te test edilecek.

Uygulanabilir bir değişim ortaya çıkana kadar, algoritmalardan kaçmak için genellikle kronolojik ana akışlar tercih edilecek gibi... Fakat insanlar bunu PI.FYI ve Spread gibi niş platformların ötesinde de arıyor.

Örneğin mesajlaşma grupları küçük birer sosyal medya platformu gibi yaygın olarak kullanılıyor. Saat mantığıyla ilerleyen özel sohbetler, algoritmik dünyadan derlenen bilgileri paylaşmak ve tartışmak için daha samimi, daha az kaotik bir alan sağlayabilir: Şakalar, meme'ler, video ve makale bağlantıları ve paylaşımların ekran görüntüleri...

Algoritmadan gına gelmesi durumu ve bunun özel mesaj gruplarına yansıması WhatsApp'ın ABD'de artan popülaritesini açıklamaya yardımcı olabilir. The Wrap tarafından aktarılan verilere göre, Meta'nın mesajlaşma uygulamasının ABD'deki günlük kullanıcı sayısında geçen yıla göre yüzde 9'luk bir artış görüldü. Business Insider'a göre, kronolojinin hakim olduğu günümüzün baskın sosyal uygulamalarında bile hareketler, genel yayınlardan özel mesajlara doğru kayıyor.

Grup sohbetleri reklamsız ve nispeten kontrollü sosyal ortamlar olabilir ancak bunlar kendi önyargılarını, yankı odalarını ve yanılsamalarını da beraberinde getiriyor. Drake Üniversitesi'nden Stoldt, “Sosyolojik olarak bakarsanız, insanların doğal olarak bilişsel uyumsuzluğa neden olmayan şeyler aradığını gösteren çok sayıda araştırma görüyoruz” ifadelerini kullanmakta.

Aynı zamanda grup sohbetinizdeki içerik, her üyenin son derece kişiselleştirilmiş algoritmik akışından geldiğinde işler daha da karmaşık bir hale gelebilir. Nihayetinde algoritmadan arınmış alanlara kaçışa rağmen, mükemmel bir bilgi akışı için verilen mücadele henüz bitmedi...


Kaynak: Wired / Metin Aktaşoğlu tarafından yerelleştirildi

Sizin İçin Seçtiklerimiz

Mashable'da Popüler