JAMES WEBB UZAY TELESKOBU

James Webb Uzay Teleskobu, "Eps Ind Ab" adı verilen yeni bir gaz devi dış gezegen keşfetti. Daha da heyecan verici olan, yeni keşfedilen gezegen, James Webb tarafından ilk kez direkt olarak görüntülenen dış gezegen olma özelliği de taşıyor.

NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu yaklaşık 10 yıl kadar önce garip görünen bir çift galaksiyi gözlemledi.

Uzayın derinliklerinde tıpkı bir nişan yüzüğü gibi parıldayan bu çarpıcı yeni görüntü, Dünya'dan yaklaşık altı milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan bir kuasarı gözler önüne seriyor.

J1120+0641 adı verilen galaksinin merkezinde yer alan kara delik, bir milyar adet Güneş'in kütlesinden çok daha büyük bir kütleye sahip. Kozmik Şafak'ta yani Big Bang'den yaklaşık 770 milyon yıl sonra doğan bu yıldız birçok açıdan özel...

NASA galaksimizde trilyonlarca gezegen olabileceğini düşünüyor. Ancak güçlü James Webb Uzay Teleskobu'yla bile, yaşam izi barındırması mümkün birkaç tanesini bulmak bile oldukça zor.

Güneş Sistemi dışında bir başka gezegen sisteminde dev asteroitlerin birbirine çarptığı gözlemlendi. Çarpışmanın sonunda 65 milyon yıl önce Dünya'ya çarparak dinozorların neslinin tükenmesine sebep olan çarpışmadan 100 bin kat daha fazla toz etrafa saçıldığı belirtiliyor.

James Webb Uzay Teleskobu bilinen en uzak galaksiyi görüntüleyerek rekor kırdı. JADES-GS-z14-0 Büyük Patlama'dan sadece 290 milyon yıl sonra meydana geldi.

Dış gezegen arayışının belki de "kutsal kaseleri"nden biri olan, koruyucu bir atmosfere sahip kayalık gezegen bulma hedefi, uzun süredir bilim insanlarını heyecanlandırıyordu. Ancak görünüşe göre James Webb Uzay Teleskobu, böyle bir gezegen bulmuş olabilir.

James Webb Uzay Teleskobu iki genç yıldızın etrafında çok önemli kimyasal bileşenler tespit etti.

James Webb Uzay Teleskobu keşiflerine bir yenisini daha ekledi. Bu sefer evrende ilk oluşan yıldızların kanıtlarını, uzak bir galakside görüntülemiş olabilir.

Dünya'dan 1.3 milyon kilometre uzakta Güneş'le Dünya arasında bulunan James Webb Uzay Teleskobu'nu kullanan astronomlar, bu karanlık çağları sona erdiren ve günümüzde gözlemleyebildiğimiz evreni oluşturan zamanlara bakabiliyorlar.

James Webb Uzay Teleskobu sayesinde bilim insanları Güneş Sistemi'nde gezegenlerimizin ötesindeki derin uzayda beklenmedik bir aktivite tespit etti. Kuiper Kuşağı olarak bilinen bu bölgede “ölü” olarak ifade edilen donmuş nesnelerin “aslında o kadar da ölü olmadıkları” ortaya kondu.

Güneş'imiz ömrünü tamamladığında gezegenlere ne olacak? İşte bu sorunu cevabı, yeni keşfedilen iki gezegende yatıyor olabilir.

Gökbilimciler milyarlarca yıl önce en eski gökadaların bazılarından yayılan bir tür ışık görüyorlar ancak pek çoğu bu ışığın görünür olmaması gerektiğini düşünüyordu. Işığın yoğun gaz tabakasına rağmen nasıl ve neden seçilebildiğini James Webb Uzay Teleskobu çözdü.

Hubble'ın 2016'da görüntülediği galaksi, James Webb Uzay Teleskobu sayesinden içindeki gizemi ortaya çıkardı.

Dünya'dan yaklaşık 63 ışık yılı ötede bulunan ve Güney Yarıküre'den çıplak gözle görülebilen Pictor Takımyıldızı'nın bir parçası olan Beta Pictoris, yapılan gözlemlerde yörüngesinde en az iki gezegen bulunduğu belirlenmişti. Bir grup bilim insanı, NASA, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının işbirliğiyle uzaya gönderilen James Webb Uzay Teleskobu'nu kullanarak Beta Pictoris'te ilginç bir şeyler yaşandığını keşfetti.

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu kısa bir süre önce esrarengiz buz devi Uranüs'ü görüntüledi. NIRCam filtreleri, halkaları da dahil olmak üzere gezegenin eşsiz ayrıntılarını gözler önüne seriyor.

Devasa yapılar olan galaksilerin bir kez görünüp, yani bir kez tespit edilip, daha sonra ortadan kaybolmaları pek anlaşılır bir durum değil. Peki geçmişte James Clerk Maxwell Teleskobu tarafından keşfedilen Aztecc71 nasıl ortadan kayboldu? Ve James Webb Uzay Teleskobu onu yeniden nasıl buldu?

James Webb Uzay Teleskobu sayesinde bilim insanları uzayın derinliklerinde her geçen gün yeni bir keşfe imza atıyor. Bu kez keşfedilen ise bir dış gezegen ve onun 'pofuduk' atmosferi. Elbette bilimsel olmayan bu ifadenin bir sebebi var. Ve bu sebep, ötegezegenin olağanüstü atmosferi ile alakalı... İşte detaylar.

James Webb Uzay Teleskobu genellikle kâinatın en uzak galaksilerini inceliyor. Ancak bu defa astronomlar Webb'i Samanyolu'nun merkezine çevirdi ve daha önce görülmemiş ayrıntılar yakaladı.

James Webb Uzay Teleskobu, şimdiye kadar görülen en uzak galaksilerden ikisini keşfetti. Bilim insanları keşfi, uzay-zaman dokusunu büyüteçle bakarmış gibi büken bir galaksi kümesinin yardımıyla gerçekleştirdi. Peki nasıl oldu?

Çok çok uzaklarda, evrenin henüz birkaç milyar yaşında olduğu zamanlarda, bizimkine ürkütücü derecede benzeyen bir galaksi süzülüyor. Ve astronomlar bunun ne anlama geldiğinden tam olarak emin değil.

Dünya'nın yüzeyi kuvarsla dolup taşıyor. Öte yandan bin 300 ışık yılı uzaktaki dev bir gezegende ise kuvars, bulutlar arasında süzülüyor.

40 ışık yılı uzaklıkta bulunan TRAPPIST-1 adlı bu güneş sisteminde Dünya büyüklüğünde tam yedi adet gezegen yer alıyor. Ve bu gezegenlerin üçü sistemin ‘yaşanabilir' bölgesinde yer alıyor.

James Webb Uzay Teleskobu'nu evrendeki en eski galaksilere doğrultan bilim insaları, kozmosun kurallarıyla çelişen bazı olaylar görmeye başladı. Büyük Patlama'dan sadece 500 ila 700 milyon yıl sonraki hâlleriyle görülen bu galaksiler, genç yaşlarına göre çok büyük ve olgun görünüyordu.

Geçtiğimiz günlerde arXiv'de yayımlanan bir araştırmada JWST'nin NIRCam ve MIRI araçlarından elde edilen veriler analiz edildi. Bu verilerde, bir zamanlar N6946-BH1'ın olduğu yerde bulunan ve kalıntı tozu kabuğu gibi görünen parlak bir kızılötesi kaynağı dikkat çekiyor. Bu tozların yıldızın hızla parlaklaştığı sırada çevreye saçılmış olması yüksek ihtimal.

Eski Maya kültürü Orion Nebulası'ndan ''yaratılışın kozmik ateşi'' olarak bahsediyordu. Çağdaş bilim insanları da uzaydaki bu muazzam gaz ve toz bulutunu benzer şekilde görüyor.

Eğer fark etmediyseniz, söyleyelim; James Webb Uzay Teleskobu'na kafayı takmış durumdayız. NASA ile Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının ortak çalışması olan bu güçlü kızılötesi teleskop, 2021 yılında Dünya'dan ayrıldığından beri uzayın derinliklerinden inanılmaz görüntüler getirdi. Şimdi ise James Webb'in çektiği görüntülerden birini saatinizde taşıyabilirsiniz.

Bilim insanları muazzam James Webb Uzay Teleskobu'nu bize en yakın galaksilerden biri olan "NGC 6822"ye doğrulttu. Sayılamayacak kadar çok yıldızla dolu olan bu galaksi çarpıcı bir manzara sunuyor.

Star Wars’tan çıkma bir ışın kılıcına benzeyen bu cisim, çok uzak bir galaksiye ait bir manzara gibi görünebilir. Ancak aslında yeni doğmuş bir yıldıza ait olan bu göz kamaştırıcı görüntü, bizim kendi güneşimizin ilk yıllarında nasıl göründüğüne dair bir örnek sunuyor.

Bilim insanları uzaydaki en güçlü gözlemevi olan Webb teleskobunu nispeten genç olan 100 bin galaksiye çevirdi ve CEERS 1019 olarak adlandırılan bir galakside bazı benzersiz kozmik olaylar gözlemlendi.

NASA, önemli bir yıldönümünü kutlamak üzere yıldızların doğuşunu gösteren yeni bir James Webb Uzay Teleskobu görüntüsü yayınladı.

James Webb Uzay Teleskobu tarafından görüntülenen bu büyüleyici göz astronomları şaşırtmaya devam ediyor: Tek bir yıldız nasıl olur da yüzlerce gizemli çizgiden oluşan böylesine karmaşık bir yapı oluşturabilir?

1884 yılında, James Webb Uzay Teleskobu gibi bir alet henüz hayal bile edilmemişken, astronom E. E. Barnard gökyüzünde soluk bir cisim fark etti. Bernard bunun ''nebula'' adı verilen büyük bir kozmik bulut olduğunu düşündü. Öte yandan diğer bilim insanları o kadar emin değildi.

James Webb Uzay Teleskobu, uzayın derinliklerindeki Herbig-Haro 46/47 adlı bir çift genç yıldızın yakınında bir galaksi buldu. Ancak galaksinin mükemmel bir soru işareti şeklinde olması, bilim insanlarını hayrete düşürdü.

Dinlendirici bir molaya mı ihtiyacınız var? Peki binlerce galaksi arasında dolaşarak biraz dünyadan uzaklaşmaya ne dersiniz?

James Webb Uzay Teleskobu (JWST) Satürn'ün de katılımıyla nihayet Güneş Sistemimizin dört dev gezegenini de görüntüledi.